Türk şiirinin devrimcileri Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’ın Şevket Rado’ya yazdığı mektupları bilir misiniz? Peki Brüksel’de alevlenip edebiyatımıza Makber’i bahşeden o aşkı bile aşabilecek Lüsyen ve Abdülhak Hâmit mektuplarını ya da Marx ile Engels arasında yıllarca taşınan o meşhur mektupları bilir misiniz? Durun durun bunlar gibi konacağı dalı bulan mektuplar değil aklımdakiler… Ben Leylâ Erbil’in, Franz Kafka’nın mektupları gibi elden ele uçuşan, hep yolda kalıp sahibine bir türlü kavuşamayan mektuplardan söz ediyorum. Kimi gönderilememiş, kimi posta servisinin tozlu raflarında vaktini tamamlayıp eski SEKA fabrikasında yeni hayatına dönüşmüş, kimi ise hiç yazılamamış mektuplardan söz ediyorum. Sahibinin ne gönderen ne de alıcı olduğu, kara trenlerin yollarını gözleten, yanıtı boş yere beklenen mektuplar…
Kıymetliyse özel ulak, değersiz görülürse varakpâre, güvencelikse itimatname olan mektup bizler için çoğunlukla eski bir iletişim aracı. Oysa İskandinavya’da hâlâ aktif bir şekilde posta servisi kullanılıyor. Aynı içerik, kişiselleştirme çabasıyla aynı konutun paydaşlarına bile ayrı ayrı zarflanarak gönderiliyor. Mobil telefonlarımızda uzun zamandır dokunma gereği hissetmediğimiz “mesajlar” ikonunun altı İsveçli orta yaşlılar için aktif bir iletişim seçeneği, WhatsApp’ı sorarsanız Meta pazarlama ekibi için bolca araştırılacak bir hedef pazar hâlâ İsveç. İletişim teknolojilerinde, aslında her türlü teknoloji başlığında bu denli ilerlemiş bir ülkenin insanlarının postaya, mektuba, geleneksele bu kadar tutunması ilginç değil mi? İşte döndük yine yüce temsile, kültür meselelerimize…
Benim için, HER (Aşk) filminde Theodore’un bir işletim sistemine âşık olmasından daha ürkütücü olan, yazarlığını yaptığı kiralık mektupların varlığıydı. Bir zarfla perdelenen hatta bazen sadece doğru kişinin açması için balmumuyla neredeyse mıhlanan mahreminizin artık var olmadığı, yazacak sözünüzü satın alabildiğiniz bir dünyada Samantha’nın yerinizi alması sizce şaşırtıcı mı?
Haydi bugün sarılalım kâğıda kaleme, en sevdiklerimize, ister iki satır ister sayfa sayfa…
Haftanın şairi metnin açılışını yaptığımız mektupların sahibi ama siz muhakkak yazının başlığındaki Âşık Garip şiirini de okuyun bir ara;
KÖRDÜĞÜM
Öyle uzak ki yerim,
Uzakları aşıyor…
Bütün özlediklerim
Benden ayrı yaşıyor…
Ya her şeyim ya hiçim,
Sorma dünyam ne biçim,
Bir kördüğüm ki içim
Çözdükçe dolaşıyor…
Şevket Hıfzı
***
Okuma Önerisi
Mektuplardan söz etmese de diğer iletişim araçlarıyla ilgili tarihsel bir akışı iktidar ile ilişkilendirerek özetleyen İletişim Tarihi, Massimo Baldini
Eserin kendisinin, yazarının ve okuyucusunun nasıl da aynı metinden farklı anlamlar çıkarabileceğini kanıtlayan Açık Yapıt, Umberto Eco
Türk yeraltı edebiyatı örneklerinden Erken Kaybedenler, Emrah Serbes.