Buket Uzuner’in Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları isimli kitabında Finlandiya’da geçirdiği dönemle ilgili notlarını paylaştığı Tangoları Hüzünlüdür Kuzeyin başlıklı metin şu satırlarla son bulur; “…Bazen böyle olur. Bir dost yitirir ama çok değerli bir deneyim kazanırsınız. Zaten hayat da böyle bir şeydir aslında…” Finlandiya güncesinde Finli dostu Pirjo ile aralarında geçen ve ileride bir daha hiç görüşmemelerine sebep olan anısını paylaşırken satır aralarında dostunu yüceltir, dostluklarını bitiren tartışmayı örtülü bir şekilde aktarır ama vurucu kısmı sona saklamıştır. Türkçede anlamı, cümle sonunda fiilin hemen önüne alarak vurguladığımız kelimeler gibi yazar yitirdiğini değil edindiğini, o eşsiz deneyimini görmemizi ister. Yitirilen dostluklar da hayatın bir parçasıdır, o insanla artık görüşmeseniz bile biriktirdiğiniz anılarınız yaşam heybenizdedir der. Sonu gelmeyen kurgu öykülerin karşısına tamamlanmışlığın huzurunu çıkarın der. Hatta dostluk, dostunuz giderken size öğrettikleriyle de devam eden bir süreçtir; bir gün bir öykünüzde yerini buluverir der…
Ben üç günlük dünyada kimseye arkamı dönmemem gerektiğini düşünen kuşaktanım, bu bana bugüne kadar kimse arkasını dönmedi anlamına gelmiyor. Ama olması gerekenin Pirjo’nun da güncesinden o öyküyü bulup çıkarabilmektir diye düşünüyorum. Kırgınlıklar, kalp kırmalar da tıpkı dostluk gibi, sohbet gibi çift yönlü eylemlerdir ve koşullar ne olursa olsun sadece kendi aynamızdan kısıtlı olarak görebildiğimiz kısmı bize aittir. İyinin de kötünün de yalnızca aynamızdaki kısmı bize aittir. Atıfta bulunduğumuz öykü cümlesindeki gibi “…Zaten hayat da böyle bir şeydir aslında…” Tıpkı sağlıklı insan ömrünü uzatabilmek için kullanılan teknolojik bir gelişmenin silaha dönüşebilmesi gibi, cana can katma yetisi bahşedilmiş insanoğlunun yok etmeyi tercih edebilmesi gibi iyiyi ve kötüyü kendimizde barındırabilir; elimizdeki aynayla kusursuz yansıttığımızı sandığımız “mimesis”in özündeki ideayı bozabilme ihtimalini göremeyiz. İşte hayat, tam da böyle bir şeydir; kusurludur. Hepimiz gibi…
Son söz daima üzerine söz söylenemeyen şairlerin;
DOST
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın.
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın.
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
Cahit Külebi
***
Okuma Önerisi
Ekler bölümünden başlanarak ters okuma yapılması gereken Aydınlanmanın Diyalektiği, Max Horkheimer & Theodor W. Adorno
Çağdaş mitler için Mitomani, Peter Conrad
İlla Türk edebiyatı olsun diyenler için Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar.