Gezegenimizin yaşayan bir organizma olduğu ve üzerinde var olan her şeyin birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğu görüşü olarak tarifleyebileceğimiz Gaia hipotezi, uzun yıllardır tartışılan, doğrulanmaya ya da yanlışlanmaya gayret edilen bir görüş. Ülkemizin değerli bilim insanlarından beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç da bağlantısallık ağı ile ifade ettiği yaşamdaşlık, bağlantısallık görüşünde Gaia hipotezindeki bütüncül görüşe benzer bir şekilde zekâ üreten sistemlerin birbiriyle olan bağlantısını inceliyor. İspanyol toplumbilimci Manuel Castells ise ağ toplumu teorisinde izini sürdüğü toplumsal dönüşümü anlatırken sadece teknolojik olanaklarla birbirine çevrimiçi olarak bağlı insanlardan söz etmekle kalmayıp kültürel, politik boyutlarıyla da birbirine geçmiş “ağlı bağlı” toplumu tanımlıyor.
Bambaşka disiplinlerde farklı bilim insanları birbirimizle olan bağımızı anlamlandırmaya çalışadursun; biricik olan her bir insan diğeriyle, bütünle olan ilişkisini kendi üzerinden anlamlandırmaya çalışıyor. Yine kendi biricikliği üzerinden hayatına bir anlam katmaya, yaşamındaki manayı bulmaya gayret ediyor. “Hayat ondan aldıklarımızla değil ona verdiklerimizle anlam kazanıyor.” diyor ya Serdar Kuzuloğlu bir konuşmasında; işte belki o mana bahçenizde sabah suladığınız bir çiçeğin yarın uyanacak olan sürgününde, yıllar geçmiş unutmadığınız bir sohbetin içeriğinde, yüzünü bile görmediğiniz bir insanın acısını hissettiğiniz kalbinizde, bir yaz günü perdeyi havalandıran rüzgarın gücünde, bir leyleğin yavrulamasına duyduğunuz sevinçte, adaletinizde, tarif edemeyeceğiniz merhametinizde, en çok da iyi olana ve diğerinin varlığına duyduğunuz minnette…
“Bu dünyaya iştahım var.” demişti bir söyleşisinde Murathan Mungan. Bence mana işte bu iştahta, insanı bilime götüren merakta. “Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim” diyen şairin mısralarında. Çünkü her biri varlığına şükran duyacağınız bir öteki ve Gaia hipotezine göre bizimle bir bağlantısı var. Tıpkı yaşamdaşlık teorisine göre bu satırları okuyan sizinle bir bağlantısı olduğu gibi. Belki de her birimizin peşinden koştuğu yaşamı anlamlandırma gayesi işte tam o bağda, bu bütüncül sistemin özünde. Ölümlü insanla sınırlı olduğu yanılsamamızın karşısında dağ gibi duran yaşamın ölümsüzlüğünde. Bu sebeple de hiç bitmeyecek olan sanata, bilime, doğaya, edebiyata olan merakımızda, iştahımızda…
Bitmesin!
***
Haftanın şiiri, 3 Haziran 1963’teki ölümünden beş yıl önce Prag’da kaleme aldığı mısralarıyla Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden birine ait; onun bu dünyadaki varlığına minnetle…
MEMLEKETİM
Memleketim, memleketim
Ne kasketim kaldı senin ora işi
Ne yollarını taşımış ayakkabım
Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan
Şile bezindendi
Sen şimdi yalnız saçımın akında
İnfarktında yüreğimin
Alnımın çizgilerindesin memleketim
Memleketim, memleketim…
Nâzım Hikmet Ran
Okuma Önerisi
Haftanın yazısıyla tamamen ters köşe, sisteme ve bütüncüllüğe karşı bir yaşam öyküsü için; Walden – Ormanda Bir Yaşam, Henry David Thoreau
Önceki yazdıklarından ötürü yazacaklarını her zaman iştahla beklediğimiz; 21. Yüzyıl İçin 21 Ders, Yuval Noah Harari
Keşke daha çok yazabilseydi dediklerimizden; Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, Sevgi Soysal.