Kuzeyin Venedik’inde harika bir yaz başladı birkaç haftadır. +15 santigrat derece üzerindeki her türlü hava koşulunda kendini hemen ten renklerinin en kontrastı olabilecek o koyu renkli sulara atan kuzeyliler için de, bizim gibi sulara kavuşmak için +30’ları bekleyen sıcak memleketlerin insanları için de gerçekten yaz günleri yaşanıyor İsveç’in birçok kentinde. Güneş birkaç haftadır, önceki tüm mayısları kıskandıracak kadar çok parlatıyor bu güzel ülkeyi. Böyle günlerde en çok İstanbulluların iyi bildiği o meşhur Akdeniz Heykeli’ne hayat veren ellerin sahibi geliyor aklıma. Şimdi yaşasaydı, ışıl ışıl güneşin altında, sevdiği sularda, Hulda’sında kim bilir daha ne eserler yaratırdı o eller. Edirne’de doğup büyümüş, gemi inşa mühendisi olmak isteyen ama değil sadece Türkiye’nin dünyanın en iyi heykeltıraşlarından birisi olan İlhan Koman, ömrünü tamamlayıncaya kadar yaşadığı Stockholm’e kimi kaynaklara göre 1958’de kimilerine göre ise 1959’da yerleşmiş. Koman’ın Stockholm’de yaşamını sürdürdüğü, İskandinav inanışlarına göre bir tanrıçanın adını taşıyan teknesi, o dönemde Türkiye’den gelen entelektüellerin bir araya geldiği adeta bir kültür merkeziymiş. İsveç’te gidebildiğim her sanat galerisine, takip edebildiğim her müzayedeye acaba onun bir eserine rastlar mıyım heyecanıyla koşmamın bir sebebi de hemşehrimin başarılı bir sanatçı olmasının yanı sıra oldukça nüktedan olan kişiliği. İsveç Parlamentosu ulusal arması olan Riksvapnet’in tasarım yarışmasında birinci olan sanatçının, eserin arkasına “Hayatın cilvesi; sizin devletin alamet-i farikasını da bir karakafalı yaptı.”[1] notunu ekleyecek kadar asi olan ruhu bir de.
Walter Benjamin’in sanat eserinin biricikliği görüşünü paylaşan Koman’a ait, kendi ifadesiyle “demir çağı” olarak nitelendirdiği sanat döneminde Stockholm’de ürettiği bazı eserleri bulundukları kamusal alanlarda ziyaret edebilirsiniz. Stockholm Karlavägen’deki Leonardo’ya Selam heykeli ya da Ekerö’deki Whirlpool heykeli bunlardan birkaçı. Anıtkabir’de Atamızı ziyaret ettiğinizde kabre çıkan merdivenlerde sağınızda kalan rölyef de işte yine aynı ellerin aynı zihnin eseri. Benim belki rastlarım diye sokak sokak izini sürdüklerim ise onun gizli kalmış resimleri, mobilyaları…
Koman’ın İsveç’te ziyaret edebileceğiniz bir mezarı yok ama onunla sevdiği denizlerde buluşabilirsiniz. Kuzeyin koyu renkli sularında Koman için, doğduğu memleketlerden bambaşka yerlere üstelik onun gibi defalarca göç etmeyi tercih etmiş ya da ettirilmiş olanlar için kulaç atabilirsiniz yaz boyunca. İsveççede yüzme fiilinin iki farklı karşılığı var; biri eylem spor faaliyeti olarak yapıldığında kullanılıyor, diğeri Öztürkçe olup da günlük dilde kullanımı azalmış olan hızlıca yıkanmak anlamındaki “yunmak” benzeri ki en geç ilkokul eğitimi esnasında öğrenilmesi zorunlu olan yüzmek kuzeyliler için sadece birkaç dakikalığına denize girip çıktıkları tam da böyle bir eylem. Siz öyle denizin içinde birkaç adım atıp kumsala geri dönmeyin; adeta Ege’nin, Akdeniz’in gizli koylarında süzülüyormuş gibi kulaç kulaç yüzün bu yaz. Mavinin hangi tonundaysanız, kürenin hangi derin çukurundaysanız tadına varın.
Haftanın şiiri Can Yücel’in Koman için yazdığı Bir Evliyaya olabilirdi elbette ama en az Koman kadar başarılı bir ressamın, en az onun kadar deniz tutkunu bir şairin en sevdiğim şiirini paylaşmak istedim; üçünün de anısına hürmetle.
MARİFET
Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Okuma Önerisi
Mavi Sürgün, Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı)
Moby Dick – Beyaz Balina, Herman Melville
Sineklerin Tanrısı, William Golding
[1] Kaynak: Arslan Mengüç, Anılarımdaki İsveç – Refah Ülkesinde Yirmialtı Yıl